Scientia, Fortitudo et Virtus (Bilgi, Cesaret ve Fazilet)

16 Ekim 2016

Bilimin Zengin Ettiği Ülkeler: Bilime Dayalı Ekonomiler

Bilim, araştırma-geliştirme ve inovasyon için ülkelerin gayri safi milli hasılalarından ayırdıkları paylar sürekli bir artış trendi izliyor. 

Daha önce bilime yatırımı gereksiz gören, param varsa her şeyi alırım diyen ülkeler bile, bu durumun ülke ekonomisi için sürdürülebilir olmadığını görmüş ve bilime ayrılan bütçelerini son 10 yılda 2 hatta 3 kat arttıranlar olmuştur.

Aşağıda, Eylül 2016 Nature dergisinden aldığım bazı grafik resimler var ki söyleyecek fazla söze ihtiyaç duymuyor. 

Başlıklar halinde başlayalım:

10 YILLIK BÜYÜME (2003-2013)
Normalde bilime büyük paralar yatıran Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa'nın Gayri Safi Milli Hasılasından (GSMH) bilime ayırdıkları pay bir doyum noktasına varmış gibi görünüyor. 2003-2013 arasında bilime ayrılan bütçelerde en büyük artış Doğu Avrupa, Asya ve Latin Amerika'da olmuş:
2003-2013 arasında ülkelerin GSMH'ından bilime ayırmış oldukları bütçelerdeki artış. En koyu olanlar en büyük artışı gösteriyor. Buna göre, ülkemiz bilime ayırmış olduğu payda en yüksek artışı yapan  4. ülke olarak görünüyor. Bu 10 yıllık sürede bilime ayırdıkları bütçeyi en çok arttıran ülkeler ise Çin, Mısır ve İsrail. (Büyütmek için resmin üzerini tıklayınız)
GEZİCİ BİLİM ADAMLARININ ÜRETKENLİĞİ
Global Bilim projesi kapsamında 16 ülkede yapılan araştırma, başka ülkede okuyan veya çalışan ve daha sonra ülkesine dönen bilim insanlarının, yerlilerden daha üretken olduklarını, daha çok makale yapıp, daha çok atıf aldıklarını göstermektedir:
(Büyütmek için resmin üzerini tıklayınız)

4 Trilyon Dolar: Top 500 global şirketin bir yılda araştırma-geliştirmeye ayırdığı bütçe.
8.49 Milyon: Dünyadaki bilim insanlarının sayısı.

AR-GE LİDERLERİ
GSMH'dan araştırma-geliştirmeye en büyük payı ayıran ilk 30 ülke (en son veriler):


ÜLKEMİZE GELİNCE...
En yukarıdaki Nature grafiğinden de görüleceği gibi, Türkiye 2003-2013 arasında bilime ayırmış olduğu bütçede en yüksek artışı yapan 4. ülke konumunda. Ancak 10 yıl öncesine göre, bilim bütçesini en çok arttıran ülke olsak da, AR-GE harcamalarımızın gün itibarı ile % 1 dolaylarında olmasından dolayı ilk 30 ülke arasında henüz yokuz. Çünkü bu 30 ülkeden en düşük Ar-Ge harcamasına sahip Birleşik Arap Emirlikleri'nin bu oranı % 1.75. İlk üç ülkede ise bu oran % 3'ün üzerinde.

Ancak,  2004 yılında %0.52 olan bu oranın 10 yıl içinde ikiye katlanarak %1'e gelmiş olması da büyük bir yönelimi gösteriyor. 

Demek ki, bizler de paranın her şey olmadığını, uzun vadede bu dünyada yaşamak ve söz sahibi olmak istiyorsak kendi göbeğimizi kendimizin kesmesi gerektiğini öğrenmiş bulunuyoruz. Bu bile büyük başarı...

14 Ekim 2016

İyi Bir Bilim Adamını Yapan Şey(ler)!

Yukarıdaki soruya Nobel Ödülü alan bilim adamlarının verdikleri kısa cevaplar: 

Asla büyümezler. Sürekli yeni bir şeyler öğrenmenin ve anlamanın peşindedirler (Peter Doherty, Nobel Prize in Physiology or Medicine 1996)

Meraklıdırlar. Bir problemi sadece meraklarını gidermek için çözmeye çalışırlar (Michael S. Brown, Nobel Prize in Physiology or Medicine 1985)

Araştırmada inatçı ve yaratıcıdırlar. Fırsatları iyi değerlendirirler ve beklenmeyen şeylere karşı hazırlıklıdırlar (Elizabeth Blackburn, Nobel Prize in Physiology or Medicine 2009)

Anı yaşarlar, hayal ederler ve merak ettikleri konuyu rüyalarında görecek kadar onunla haşır-neşir olurlar (Alan G. MacDiarmid, Nobel Prize in Chemistry 2000)

Sadece bir kere değil, yıllar yılı müthiş işler yaparlar (Roger Kornberg, Nobel Prize in Chemistry 2006 Chemistry)

Son olarak, tüm zamanların en büyük bil adamlarından biri olarak kabul edilen Albert Einstein ise iyi bir bilim insanını yapan şeyin ne olduğu konusunda şunu söylüyor:


Çoğu insan dahiyane bir bilim adamını yapan şeyin "zeka" olduğunu söyler. Yanlış. Bunun için "karakter" gerekir.

5 Ekim 2016

2016 Nobel Bilim Ödülleri

Gün itibarı ile Nobel Bilim Ödülleri (Tıp ve Fizyoloji, Kimya, Fizik) verilmiş bulunuyor. 

Nobel Tıp/Fizyoloji Ödülü bu yıl, Japon bilim insanı Yoshinori Ohsumi’ye verildi. "Hücrenin kendi kendini yemesi" ya da "bileşenlerini geni dönüştürma" olarak adlandırılabilecek otofaji alanındaki çalışmalarıyla ödülü alan Ohsumi, yaklaşık 1 milyon dolar para ödülünün de tek başına sahibi oldu (Nobel ödülü en fazla 3 kişiye veriliyor. Para ödülü eşit ya da ödülü alan konuya katkı büyüklüğüne göre biri ödülün yarısını diğer ikisi yarısını alabiliyor). 

Otofaji konusuna çalışmadığım için, Ohsumi'nin bu alanda ne kadar tanındığını bilmiyorum. Ancak, Nobel Komitesinden yapılan açıklama onun otofaji mekanizması konusunda öncü bir isim olduğu ve mayalarda bu mekanizmanın genetiğinin nasıl çalıştığını gösterdiği anlaşılıyor.

İlk olarak kimya konusuna ilgi duyan Ohsumi, daha sonra konusunu değiştirip hücre biyolojisi çalışıyor. Kendine göre nedeni ise, kimyada birçok şeyin zaten o sıralar biliniyor olması, hücre biyolojisi konusunun ise bakir bir alan olaması.


Yaptığı doktora çalışmasından bir zevk almayan Ohsumi, 1990'larda mayalarda otofaji konusuna ilgi duyuyor ve maya mutantları ile yaptığı çalışmalar sonucu bu konuyu genetik (ilgili genleri aydınlatarak) ve mikroskopik (vakuollerde otofagosom keseciklerini göstererek) olarak aydınlatmış. Bu olayın hayvanlarda da benzer şekilde gerçekleştiği bugün bilinmekte.

Kanserden Alzhemier'e ve normal hücrelerin işleyişine kadar birçok konuda işlevi olan bu olayın aydınlatılmış olması gerçekten büyük bir başarı.

Otofaji konusunda bugün yapılan yayınların sayısı muazzam. Dolayısı ile çığır açıcı bir konunun ilk çalışmalarını yapan Ohsumi Nobeli fazlası ile hak etmiş görünüyor.

Otofaji: Genel okuyucu için...

Biz ne yersek hücrelerimiz de onlarla beslenir. Ancak, yeterli besin alamazsak hücrelerimiz kendi iç yapılarını, daha da olmazsa kendi kendilerini yerler. Bu tür yemeğe en sağlıksız hücrelerden başlanır ve açlık devam ederse sağlıklılarla devam edilir.


Büyütmek için resmin üzerini tıklayınız.
Otofaji denen bu olayda, hücre içi makro moleküller ve organeller bir kesecik içine alırlar. Bunun için kendi organellerini bir zar ile sarar (otofagozom) ve ortaya çıkan bu otofagozomlar hücrenin midesi görevini gören lizozomlara yönlendirilir. Bu kesecikler lizozomla birleşir (otofagolisozom) ve içeriğini bu organele aktarırlar. Akatarılan içerik burada hidrolitik enzimlerle parçalanır ve dışarıya (yani hücre içine) salınarak enerji ve yapım kaynakları olarak kullanılır.  

Kısaca bu mekanizma ile vücudumuz ve diğer canlıların vücutları çöpten arınır ve daha genç kalır. Ancak, mekanizma raydan çıkarsa kanser ve sinir hasarı ile ortaya çıkan bir seri hastalığa duçar oluruz. Yani, bu mekanizma ipte yürüyen cambaz gibi hassas dengeler üzerine kuruludur. Karşıya geçersen ne ala, ipten düşersen sonun belli...

Biyokimyasal ve genetik yönden otofaji konusunda birçok şey biliyorsak da, henüz aydınlatılmamış bir ton soru var. Örneğin, organel ve yapılar üzerinde bir eldiven gibi giydirilen zarların orijini?

Gelelim bugün verilmiş olan Kimya ödülüne... 

Yukarıdaki konunun büyüklüğü ile karşılaştırıldığında, bugün 3 bilim adamına verilmiş olan Kimya Ödülü bana göre tam bir fiyasko! Bana göre o kadar güzel çalışma varken, bu yılki kimya ödülü için "dağ fare doğurdu" deyimi yerinde olur...

Neden mi?

Henüz uygulaması olmayan, çoğu da teorik düzeyde kalan ve Kimyadan çok Fiziği çağrıştıran bir konuya verildi: Moleküler Makineler.

Atomlardan başlayıp istediğimiz moleküllerin yapımını sağlayacağı düşünülen bu konu henüz emekleme aşamasında ve henüz bir uygulama lanı da bulunmuyor. Otofaji konusu temel bilimlerde yapılmış bir çalışma iken, Moleküler Makineler daha çok mühendislik alanına kayıyor. Yani bir keşiften çok, bir icat ya da yenilik denebilir. Halbuki özellikle Nobel Kimya veya Nobel Fizyoloji ve Tıp Ödülleri genel olarak keşiflere veriliyordu.

Her ne ise, Nobel Komitesi demek ki bu yıl Kimya Ödülü için aday gösteren isimler bu konyu uygun görmüş. Bilim dünyasında bu konuda yapılacak yorumları doğrusu merak ediyorum.

Fizik ödülüne gelince. Bu ödül(ler) ise bana göre temel bir bulgu veya uygulaması olan bir konudan çok, "hayal gücü"ne verildiğinden bu konuda bir yoruma ihtiyaç duymuyorum...

Bir önceki yaımdaki Nobel tahminlerine gelince. Hem kendim hem de Web of Science çuvallamış gibi görünüyoruz. Favorim olan CRISPR-Cas genom edit etme buluşu için Nobel ödülü bir başka bahara kaldı.

2 Ekim 2016

2016 Nobel Ödülleri: Tahminler!

Bu yılın Nobel Ödülleri 3 Ekim Pazartesi günü (yani yarın) "Fizyoloji ve Tıp" ödülünün verilmesi ile başlayacak. 4 Ekim'de Fizik, 5 Ekim günü Kimya ile devam edecek. 

Bilim yayınları ve onlara yapılan atıfların kaydını tutan Thomson Reuters'a ait "Web of Science" veri tabanı her yıl olduğu gibi bu yıl da muhtemel Nobelistleri açıkladı. 

Genel olarak yüksek atıf sayısını temel alan bu tahmine göre bu yıl Nobel Ödülü alması muhtemel bilim insanları aşağıdaki gibi: 


  • Fizik alanında, kara deliklerin birleşmesi ile ortaya çıkan kütle çekim dalgalarının belirlenmesini mümkün kılan LIGO'yu geliştiren fizikçiler Ronald W.P. Drever, Kip S. Thorne ve Rainer Weiss. (Bu konuda çekincelerimi belirttiğim bir yazımı burada okuyabilirsiniz)
  • Fizyoloji ve Tıp alanında, bağışıklık hücreleri olan T-hücrelerinin CD28 ve CTLA-4 ile nasıl düzenlendikleri konusundaki çalışmaları ile James P. Allison, Jeffrey A. Bluestone ve Craig B. Thompson. Programlı hücre ölüm-1 mekanizmasını aydınlatıcı çalışmaları ile  Gordon J. Freeman, Tasuku Honjo and Arlene H. Sharpe. Her iki grubun çalışması kanser kemoterpaisini ileri düzeye taşıdı. 
  • Hücre büyüme regülatörü olan ve yine kanserde önemli işlevi olan mTOR (rapamisin hedefi) konusundaki çalışmalrı ile  Michael N. Hall, David M. Sabatini ve Stuart L. Schreiber.
  • Katı materyallerin özelliklerinin saptanmasını mümkün kılan teorik çalışmalrından dolayı Marvin L. Cohen.
  • OGY metodu ile kaotik sistemlerin kontrolü teorisini geliştiren Celso Grebogi, Edward Ott ve James A. Yorke.
  • CRISPR-Cas9 genom edit etme sistemi konusundaki çalışmaları için George M. Church, Feng Zhang.
  • Anne plazmasında bebeğin DNA'sını belirleme ve böylece invazif olmayan bir metodla doğum öncesi genetik hasatalıkları saptama konusundaki çalışması ile Dennis Yuk-ming Lo.
  • Kanser kemoterapisinde büyük moleküler yapıya sahip ilaçların hücreye girişi ve hücrede tultulmalrı konusundaki çalışmaları ile Hiroshi Maeda ve Yasuhiro Matsumura.
Web of Science'in bu tahminleri bakalım tutabilecek mi?
Benim tahminlerime gelince...
Fizik konusuna uzak biri olduğumdan bu konuda bir tahminde bulunmayacağım. 
Kimya ve Tıp ödülleri benzer çalışmalara verildiğinden aşağıdaki kişiler Kimya ödülü veya Tıp ödülü alabilir. Bir örnek vermek gerekirse, geçen yıl Aziz Sancar Nobel Kimya ödülünü aldı. Ancak, bilindiği gibi Aziz Sancar'ın çalışması pür Biyoloji idi. Dolayısı ile bu iki ödülün konuları arasında bariz bir sınır yok...

Kimya ve Tıp alanındaki tahminlerim aşağıdaki gibi. 

  • CRISPR-Cas9 genom edit etme teknolojisi konusundaki öncü çalışmaları için Emmanuelle Charpentier (Max Planck Institute, Berlin), Jennifer Doudna (University of California, Berkeley) ve Feng Zhang (Broad Institute of MIT-Harvard)CRISPR-Cas konusundaki yazılarımı burada, burada ve burada okuyabilirsiniz.
  • Cinayetlerin aydınlatılmasından, tartışmalı ebeveyn belirlemeye kadar başta adli tıptaki uygulamaları olmak üzere genetik (DNA) profilleme konusundaki öncü çalışmaları için Alec Jeffreys (University of Leicester).
  • İnsan Genom Projesindeki liderlikleri ile Francis Collins (NIH) ve Graig Venter (Celera Genomics).
  • Çekirdek aşılama (Nuklear transfüzyon) ile ilk kopya hayvanı (Koyun Dolly) mümkün kılan Ian Wilmut (Centre for Regenerative Medicine, UK)
  • Epigenetik konusundaki öncü çalışmaları ile Howard Cedar (The Hebrew University’s Institute of Medical Research Israel-Canada), Aharon Razin (The Hebrew University’s Institute of Medical Research Israel-Canada), Gary Felsenfeld (NIH). Epigenetik konusundaki bir yazım burada okunabilir.
Sahiplerine bilim dünyasında ölümsüzlük kazandıran bu prestijli ödülleri bu yıl bakalım kimler kazanacak.