Scientia, Fortitudo et Virtus (Bilgi, Cesaret ve Fazilet)
bilim ve siyaset etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
bilim ve siyaset etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

15 Kasım 2016

Bilimin değil, paranın önemli olduğu bir dünya: Hastalık saçan kutu kolalar ve sodalar!

Dünyada her yerde paranın bilime galebe çaldığını görüyoruz.
Bir örnek mi istiyorsunuz?
Kutu kola ve soda açacakları...
Açma pulundan tutup, yukarı kaldırdığınızda yırtılan kısım "cumburlop" içeceğin içine giriyor. Ve tabi kapaktaki tozun yanında mikroplar da...
coke-opener
Kafayı yememek elde değil...
21. yüzyılda ciroları milyar dolarları bulan bu büyük büyük firmaların mikroptan, bakteriden, virüsten haberi yok zannedersiniz.
Kimisi günlerce, haftalarca ve hatta aylarca depolarda tutulan bu kutuların üzerinde gezen fare, sıçan ve türlü türlü haşereleri bir düşünün. Onların ayak, ağız ve vücutlarından gelen her türlü mikrop. Bu kutuları oradan buraya taşıyan insanların ellerinden gelen bulaşmalar...
Ne iğrençlik, ne iğrençlik!
Ancak, sermaye bilimin rehberliğini falan takmaz. Yeter ki şirketi ve ülkesi insanların cebindeki son kuruşu da alsın. Onlara hastalık ve ölüm mü getirmiş... Kimin umurunda!
7.5 milyarı bulan insan nüfusu olunca, toplumların vatandaşlarına verdiği değer de bu kadar oluyor sanırım...
Biz bilim insanları bile derslerde mikrop, kontaminasyon vs anlatırız ancak, bu kutuları çoğu zaman silmeden ve hatta açma pulunun üzerinde bir kirlilik var mı yok mu bakmadan açar kafaya dikeriz. "Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz" özdeyişi bu olsa gerek...
Zenginliğin ve yaygınlığın büyüsüne kapılmak da bu olsa gerek. Dünyada her tarafta varsan ve çok satıyorsan riski kimse görmez ya da görmezden gelir. Çünkü, herkes onu öyle tüketiyorsa, senin çekincen evham olarak kabul edilir...

16 Ekim 2016

Bilimin Zengin Ettiği Ülkeler: Bilime Dayalı Ekonomiler

Bilim, araştırma-geliştirme ve inovasyon için ülkelerin gayri safi milli hasılalarından ayırdıkları paylar sürekli bir artış trendi izliyor. 

Daha önce bilime yatırımı gereksiz gören, param varsa her şeyi alırım diyen ülkeler bile, bu durumun ülke ekonomisi için sürdürülebilir olmadığını görmüş ve bilime ayrılan bütçelerini son 10 yılda 2 hatta 3 kat arttıranlar olmuştur.

Aşağıda, Eylül 2016 Nature dergisinden aldığım bazı grafik resimler var ki söyleyecek fazla söze ihtiyaç duymuyor. 

Başlıklar halinde başlayalım:

10 YILLIK BÜYÜME (2003-2013)
Normalde bilime büyük paralar yatıran Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa'nın Gayri Safi Milli Hasılasından (GSMH) bilime ayırdıkları pay bir doyum noktasına varmış gibi görünüyor. 2003-2013 arasında bilime ayrılan bütçelerde en büyük artış Doğu Avrupa, Asya ve Latin Amerika'da olmuş:
2003-2013 arasında ülkelerin GSMH'ından bilime ayırmış oldukları bütçelerdeki artış. En koyu olanlar en büyük artışı gösteriyor. Buna göre, ülkemiz bilime ayırmış olduğu payda en yüksek artışı yapan  4. ülke olarak görünüyor. Bu 10 yıllık sürede bilime ayırdıkları bütçeyi en çok arttıran ülkeler ise Çin, Mısır ve İsrail. (Büyütmek için resmin üzerini tıklayınız)
GEZİCİ BİLİM ADAMLARININ ÜRETKENLİĞİ
Global Bilim projesi kapsamında 16 ülkede yapılan araştırma, başka ülkede okuyan veya çalışan ve daha sonra ülkesine dönen bilim insanlarının, yerlilerden daha üretken olduklarını, daha çok makale yapıp, daha çok atıf aldıklarını göstermektedir:
(Büyütmek için resmin üzerini tıklayınız)

4 Trilyon Dolar: Top 500 global şirketin bir yılda araştırma-geliştirmeye ayırdığı bütçe.
8.49 Milyon: Dünyadaki bilim insanlarının sayısı.

AR-GE LİDERLERİ
GSMH'dan araştırma-geliştirmeye en büyük payı ayıran ilk 30 ülke (en son veriler):


ÜLKEMİZE GELİNCE...
En yukarıdaki Nature grafiğinden de görüleceği gibi, Türkiye 2003-2013 arasında bilime ayırmış olduğu bütçede en yüksek artışı yapan 4. ülke konumunda. Ancak 10 yıl öncesine göre, bilim bütçesini en çok arttıran ülke olsak da, AR-GE harcamalarımızın gün itibarı ile % 1 dolaylarında olmasından dolayı ilk 30 ülke arasında henüz yokuz. Çünkü bu 30 ülkeden en düşük Ar-Ge harcamasına sahip Birleşik Arap Emirlikleri'nin bu oranı % 1.75. İlk üç ülkede ise bu oran % 3'ün üzerinde.

Ancak,  2004 yılında %0.52 olan bu oranın 10 yıl içinde ikiye katlanarak %1'e gelmiş olması da büyük bir yönelimi gösteriyor. 

Demek ki, bizler de paranın her şey olmadığını, uzun vadede bu dünyada yaşamak ve söz sahibi olmak istiyorsak kendi göbeğimizi kendimizin kesmesi gerektiğini öğrenmiş bulunuyoruz. Bu bile büyük başarı...

31 Ağustos 2016

Yazdıkları Anlaşılmayan, Söyledikleri Saçma Bulunanlar: Bilim İnsanları!

Halkın ve politikacıların gözünde bilim insanları genellikle uçuk-kaçık fikirleri olan, üstü başı dağınık, ne dedikleri anlaşılmayan "tuhaf!" insanlardır. 

Elinde Bond çanta, yazın 40 derece sıcağında bile takım elbise giyip kravat takıp caka satan, kafaları boş ancak ağızları laf dolu, yalaka, takkıyeci ve şarlatanlar ise el üstünde tutulur ve tüm devlet kademelerinde virüs gibi çoğalıp kurumları ve ülkeleri avuçları içine alırlar.

Peki böyle bir duruma sebep olan ne?


Öz eleştiri yaparsak, bütün bunlara sebep olanlar yine büyük çapta bilim insanlarının kendileri (Bilim insanlarının neden güvenilirliğini ve saygınlığını yitirdiğine dair bir yazımı burada okuyabilirsiniz).


Konuşmaları ah, ıh uhlarla dolu, yazdıkları kendi meslektaşları tarafından bile anlaşılmayan bilim insanları, toplumların başta bilim olmak üzere diğer politikalarına nasıl yön verebilirler. 


Dolayısı ile ülkelerin bilim politikalarını da bilim insanları değil, filim insanları ve politikacılar belirler. 


Politikacılar ve kanun yapıcılar sadece çeşni olsun diye yanlarına "danışman" adı altında ancak hiç danışmadıkları birkaç bilim insanı alırlar ve böylece en azından görüntüde durumu kurtarmış olurlar. Sözüm ona bu danışmanlar ise beşinci sınıf bir politikacı veya yöneticinin yanında yağdanlık gibi durmayı içine sindirirler.


Bilim insanlarının kendi mesleklerini, adı yöneticilik! olan basit bir memurluğa tercih etmeleri ise kendileri hakkındaki bu algının devam edeceğini göstermektedir. Bu konudaki bir yazımı burada okuyabilirsiniz.


Bu nedenledir ki, dünyamızın adeta her konuda çivisi çıkmış. 


9 Ağustos 2016

Bir ülkenin bilim ve teknolojide gelişmesi ve müreffeh bir toplum olmasının önündeki en büyük engel: Cemaat kültürü

Darbe!

Aman Allah'ım şu devirde... Ne ilkellik ve iğrençlik.

İyi ile kötü konusunda bireysel karar veremeyen, demokratik bir seçimle işbaşına gelmiş idareye sırf duymuş olduğu kin ve nefretten dolayı şer güçlerle birleşip kendi halkına kuşun sıkacak, meclisini bombalayacak, cumhurbaşkanını öldürmeyi isteyecek kadar gözü dönmüş eşkıya ve paralı askerler.

Peki buraya nasıl geldik?

Bireysel düşünme ve kendini cesurca ifade etmenin zor olduğu bir cemaat(ler) ortamında ömür tüketerek:
Bodoslama biat. 
Sorgusuz sadakat. 
İrdelemeden itaat. 
Zaman ve mekana göre takkiyeyi öğrenmek.
Ve sonuç: Darbe'ye teşebbüs! (veya moda terimle Kalkışma!)

Şimdi bazıları çıkıp "kardeşim tüm cemaatleri aynı kefeye koyma diyebilir". 

Doğru. Her birinin kendince bir ajandası var! 

Sayıları birken takkiye, sayıları bin olunca devleti ele geçirme ve liyakat gözetmeksizin elemanlarını devletin kadrolarına devşirme... 

Şimdi Allah aşkına şu ortama bir bakın. 

Bu güzel ülkede mesleğinin en üst noktasına gelmişsin (veya getirilmişsin!). Hakim olmuşsun, savcı olmuşsun, vali olmuşsun, kaymakam olmuşsun, emniyet amiri olmuşsun, profesör olmuşsun, general olmuşsun. Ancak, kaba softa ham yobaz beşinci sınıf bir imamın seni kumanda etmesinden hala kurtulamamışsın.

Neden?

Çünkü cemaatin öyle emrediyor da onun için. Bugün FETÖ, yarın bir başkası.

"Kaba softa, ham yobaz" demişken... Ne diyor Mehmet Akif?

Sofuluk satıyorsun,
Elinde boy boy tespih,
Çevrende dalkavuklar,
Tapınır gibi la-teşbih!
Sarık, cübbe ve şalvar,
Hepsi istismar, riya,
Şekil yönünden sanki,
Ömer'in devri güya!
Herkes namaz, oruçta,
Hepsi sözünü dinler,
Zikir, Kur'an sesinden,
Yerler ve gökler inler!
Ha bu din, iman, takva,
İnan ki hepsi yalan,
Sen onları kendine,
Taptırırsın vesselam!
Derdin davan sadece,
Hep nefsi saltanatın,
Bunların putu sensin,
Tapılan menfaatin!
Hey kukla kafalı adam,
Dinle sözümü tut,
Senin dilinde var hak,
Ama kalbin dolu put!


Diğer ilgili yazılar: